BASINA VE KAMUOYUNA
Tarih: 25.11.2024 | Okunma Sayısı: 46

BASINA VE KAMUOYUNA

            Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü; 1999 yılında kadına yönelik şiddete karşı toplumda farkındalık oluşturmak amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu kararı ile ilan edilmiştir. Kadına yönelik şiddet, BM Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi tarafından “kadına, kadın olduğu için yöneltilen veya orantısız biçimde kadınları etkileyen şiddet” olarak tanımlanmaktadır. Komite, cinsiyete dayalı şiddetin kadınların erkeklerle eşit olarak hak ve özgürlüklerini kullanmalarını ciddi şekilde engelleyen ayrımcılık biçimi olduğunu ifade etmektedir. Kadına yönelik şiddet; kamusal veya özel alan fark etmeksizin kadınların fiziksel, ruhsal, sosyal, cinsel ve ekonomik açıdan zarar görmesine ve onurunun zedelenmesine yol açmaktadır Cinsiyete dayanan eylem , tehdit zorlama, keyfi olarak özgürlükten, ekonomik gereksinimlerden  yoksun bırakma,  küçük yaşta evlenmeye zorlama ,çocuk doğurmaya zorlanma, erkeğe bağımlı hale getirme  gibi örneklenebilen  bu davranışlar aslında bir insan hakkı ihlalidir. Bu kadar çeşitli, bu kadar yoğun şiddet türlerinin en dayanılmazı, en vahimi, en korkuncu, en temel  insan hakkı olan ‘’yaşam hakkına‘’ yapılan saldırıdır. Aslında kadına yönelik şiddet; yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı, özgürlük ve güvenlik hakkı, fiziksel ve duygusal bütünlük hakkı gibi temel insan haklarının ihlal edilmesine yol açan bir insan hakları meselesi olarak karşımıza çıkmaktadır.

            Günümüzde en ilkel toplumlardan en gelişmiş toplumlara kadar bütün kadınlar geleneksel kavramların da etkisiyle şiddetin her türlüsüne maruz kalmaktadır.

            Kadına yönelik şiddet; toplum açısından yıkıcı etkisi bulunan küresel bir olgudur. BM Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi’nin verileri, küresel ölçekte her üç kadından birinin genellikle yakın partnerleri tarafından fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldığını ortaya koymaktadır.

            Küresel verilerin yanı sıra gerek ülkemizde gerekse de ilimizde kadına yönelik şiddet verileri korkunç bir düzeydedir. Öyle ki resmi verilere göre Türkiye'de 2024 yılının Kasım ayına kadar öldürülen kadın sayısı 401'dir. Resmi kurumlardan aldığımız verilere göre ise; 2024 yılı Kasım ayına kadar Bitlis ilinde 4 kadın; kadın cinayeti sebebiyle yaşamını yitirmiş, 787 kadın aile iç şiddete maruz kalmış, 196 kadın ise aile içi şiddete maruz kalması nedeniyle kadın sığınma evine başvurmuştur. İlimizin demografik yapısı göz önüne alındığında kadına yönelik şiddet vakalarının büyük bir kısmının resmi verilere yansımadığı açıktır.  İlimiz yönünden 2024 yılına dair sadece resmi verilere yansımış istatistikler dahi içerisinde bulunduğumuz korkunç tabloyu gözler önüne sermektedir.

            Anılan söz konusu veriler, kadına yönelik şiddetle etkin mücadele için eşgüdümlü ve çok boyutlu çalışmaların yapılmasının önemini ortaya koymakta olup gerek ilimizde gerek ülkemizde daha çok adım atmamız gerektiğini açıklar niteliktedir. Bu kapsamda kadına yönelik şiddeti önleme mekanizmalarının yanı sıra, temelde eşitsizlikçi toplumsal statünün değiştirilmesi noktasında sosyal politikaların da geliştirilmesi gerekmektedir.

Bu doğrultuda;

1.         İç hukukumuzun uluslararası sözleşmelere uygun hale getirilmesi için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.

2.         Pozitif ayrımcılık ile ilgili kamusal alanda gerekli yasal düzenlemeler hızla hayata geçirilmelidir.

3.         Şiddet gören kadınlar kolluk kuvvetlerine başvurduğunda acilen kendilerine gerekli koruma sağlanmalıdır.

4.         Kadın sığınma evlerinin nitelik ve niceliklerinin iyileştirilmesi ve sayılarının arttırılması için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.

5.         İstihdam edilen kadın sayısının her geçen gün azaldığı ve şiddetin iş yerlerinde kendini Mobbing olarak gösterdiği ülkemizde kadınların istihdama katılımını sağlanarak ve mobbinge karşı koyacak düzenlemeler yapılmalıdır.

6.         Ülkemizde okuryazar olmayan kitlenin % 84’ünün kadın olduğu düşünüldüğünde kadınların eğitim olanaklarından daha fazla yararlandırılması sağlanmalıdır.

7.         İlköğretim yıllarından başlayarak kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin bir bakış açısı oluşturulması, örgün eğitimin önde gelen görevleri arasında yer almalıdır.

8.         Kolluk, idari ve adli görevlilerin periyodik ve sürekli eğitimlerinin (kadına yönelik şiddetle mücadelede) her birinin uygulayıcı birim olması nedeni ile bir zorunluluk haline gelmelidir.

Kadınların başta en temel insan hakkı olan yaşam hakkının, pozitif ayrımcılık hükümlerinin uygulandığı bir hukuk sisteminde korunması, sosyo ekonomik şartların iyi etüt edilerek, gerçekçi bir bakış açısı ile şiddete karşı çözüm arayan politikaların oluşturulması konusunda Bitlis Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak her zamankinden fazla emek sarf edeceğiz ve ısrarcı olacağız. Üzerimize düşen sorumlulukların her geçen gün ağırlaştığının bilincindeyiz. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü vesilesi ile herkesi, şiddete sessiz kalmayarak şiddete karşı savaşmaya davet ediyor,  kadına yönelik şiddetin son bulduğu ve hak ve özgürlüklerden yararlanma noktasında cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir dünya temenni eder, hukuktan aldığımız güçle kadına yönelik şiddete karşı mücadelemizde demokrasiye, hukuka ve temel hak ve özgürlüklere sonuna kadar sahip çıkacağımızı kamuoyunun bilgisine sunarız

Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un etkili bir şekilde uygulanması yönünde çağrıda bulunuyor ve bir kez daha kadına yönelik şiddetin karşısında kadın mücadelesinin yanındayız diyoruz.

BİTLİS BAROSU KADIN HAKLARI MERKEZİ

30.12.2024
AV. GÜLHAN BAYRAM SEKMEN
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.