BASINDAN HABERLER
Tarih: 6.05.2011 | Okunma Sayısı: 2757

TATVAN: HERKESİN BİR ‘MAGNA CARTA’SI VAR…

Yeni Anayasa Platformu, il il, bazı büyük şehirlerde ise semt semt gezerek toplantı düzenliyor. Bunlardan bazılarına ben de katılıyorum. Platform, toplumun merkeze alındığı, toplum barışının ve bireysel özgürlüklerin güvencesini, ulusal ve uluslararası siyasal ve ekonomik gelişmeler karşısında, hızlı ve etkin karar alabilen bir devlet yapılanmasını amaçlayan bir anayasa yapılmasını amaçlıyor.

Toplantılar ise bilimsel panel, sempozyum veya konferans niteliğinde değil. Temel amaç, halkın yeni Anayasaya ilişkin görüş ve taleplerini ortaya koyması. Konuşmacılar 10 dakikayla sınırlı süreye sahip. Esas olan toplumun konuşması. Konuşmacılardan Anayasa ile ilgili genel bilgi verip, beklentilerini söyleyip ve değerlendirme yapıp, halkın konuşması ve yeni bir anayasaya ilişkin taleplerini ortaya koyması için zemin ve ortam oluşturmaları bekleniyor ve onlar da bunu hakkıyla yerine getiriyor.

Ben özellikle Güneydoğu Anadolu’da yapılan toplantılare katılmayı, pek çok açıdan anlamlı buluyorum. Zira bu toplantılarda BDP’lisinden AK Partili’sine, Hizbullah’çısından Nur cemaatine, sosyalistinden, ideolojisizine pek çok insanı dinleme olanağına sahip oluyorum. Bindirme kıtaların değil, tesadüfi, rastlantısal toplulukların yer aldığı sözkonusu toplantılarda sözkonusu ‘kendiliğinden’likten, doğallıktan beklenmeyecek denli rafine görüşlerle karşılaşıyorum. Bu bakımdan Tatvan benim için özel bir önem arzetti. Hepimizin, “Türkiye’de devlet neler yapmış ki, insanlar bir siyaset bilimci kadar donanımlı hale gelmişler?” diye sorması lazım. Milan Kundera ne güzel demiş: Sistem sizi nerenizden yaralarsa, orası kimliğiniz olur.

Aşağıda 9-10 Nisan Tatvan toplantısında söz isteyen kişilerin konuşmalarından yapılmış alıntıları göreceksiniz. Acı çekme eşiğinin çoktan aşıldığını, insanların artık teori üretme safhasına geldiğini de göreceksiniz. Kızmayın, sakin olun ve bu görüşleri kimsenin tek bir doğru tanımının şemsiyesi altına girmek zorunda olmadığı, bu fikirlerin ulus devlet mantığın topluluklara yaşattığı acılardan bağımsız olmadığı gerçeğinin ışığı altında değerlendirin.

Ben herhalukarda konuşmacıların isimlerini kısaltacağım, onların güvenlikleri açısından bir karartma uygulayacağım.

Tatvan deneyimi ilginçti.

Zira Tekirdağ’da ‘ötekileştirme’den bahseden bir baston ustası göremezsiniz. Yahut, Balıkesir’de ikinci dünya savaşı mağluplarının günümüz uluslar arası kontekstindeki rollerine dikkat çeken bir arıcıyla karşılaşma olasılığınız pek yoktur. Tatvan’da ise ‘Sümerlerden günümüze Eğitim. 1. Cild’ gibi kitaplar yazmış çiftçiler çıkıyor karşınıza. Belki, önünde sonunda ancak çiftçilikte tutunabilmiş entelektüeller.

 

Servet Ö.:

Ben yeni anayasanın içermesi gereken çözümleri madde madde listeledim, izniniz olursa burada da okumak isterim.

1.    Yeni anayasanın sivil olması gerek. Toplumu oluşturan her kesimi kapsamalı.

2.    İnanç özgürlüğü sağlanmalı. Laiklik yeniden tanımlanmalı. İnançlı kesim hedef gösterilmemeli.

3.    Genelkurmay başkanlığı milli savunmaya bağlanmalı.

4.    Anadilde eğitimin önü açılmalı.

5.    Kürt meselesi tarafların haklarının iadesi ve anayasal güvenceye kavuşturulmalı.

6.    Demokratik haklar genişletilmeli. Kurum ve kuruluşlar yeniden düzenlenmeli.

7.    Siyasi partilerin kapatılması yeniden düzenlemeli.

8.    Birey güçlendirilmeli, kurumlardan çok yurttaş düşünülmeli.

9.    Hiçbir organ kendisinde parlementoya müdahele hakkını görmemeli.

10. Yüksek yargı demokratikleşmeli,yasamanın alanına girmemeli.

11. Yerel yönetimler güçlendirilmeli.

12. Yeni anayasada vatandaşın tanımı bir ırka dayanılarak yapılmamalı.

 

Rahmi M (çiftçi) :

Devletler insanlardan daha duygusal davranabiliyorlar . Ancak böyle davrandıklarında insanlardan daha güvenilmez oluyorlar. İstiklal mahkemeleri bunun en iyi örneğidir. Kimsenin yeni anayasa hazırlanmasına itiraz ettiği yok. Ancak Cumhuriyet tarihinde devlet sabıkalı konumdadır ve güven vermemektedir.

88 yıldır bu halk acımasız bir asimilasyona maruz kaldı.

Devlet önce 88 yılda işlediği günahları için Dersim'den, İskilipli Atıf Hocadan, İstiklal Mahkemelerinde idam edilen 3 bin kişiden özür dilesin, ondan sonra bize anayasa hazırlasın.

Korkum o dur ki, devlet yine bu yeni anayasayı bir lütuf olarak önümüze getirecek. Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen üç madde meselesi çözülmeden nereye yeni anayasa hazırlanacak, neden hazırlanacak? Atatürk milliyetçiliği ile başlayan bir yasa hazırlanıyorsa, zahmet edilmesine gerek yok. Sorun zaten her zaman uygulamada, kanunda değil, mantıkta. Mantık değişmiyorsa yeni yasa maddeleri neyi çözer?

 

Hamza D:

Kimi güçler bu ülkede darbeler ve öncesinde arttırılan şiddet eylemleriyle, sağlıklı bir anayasanın meydana getirilmesine engel oldu.

 

Eskiden farklılıklarımıza gülebilirdik şimdi farkı ifade etmekten korkar hale geldik. Sağlıklı bir anayasa, ilişkileri tekrar sağlıklı hale getirebilir.

 

Anayasa tek çözüm değil, anayasa sonrasında TSK İç Hizmet Kanunu gibi maddelerin de kaldırılması gerekiyor. Toplulukları şiddetten uzak tutabilecek kesimlerin de sorumluluk alması gerekiyor.

 

Sedat T.

Darbe anayasası ile yönetilirken insanların görüşlerine değer verilmeyen , topraktan muhaliflerin kemiklerinin çıktığı bir süreçten, bugün insanların itiraz hakkını kullanabildiği , tartışabildiği bir noktaya geldik. Buraya gelmemizde verilen mücadelenin payı büyüktür.

Tarih boyunca Türklere ihanet etmeyen tek millet Kürtlerdir, Mustafa Kemal'in “ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum”una kayıtsız şartsız itaat eden millet Kürtlerdir.-Verilen hediye ise, 'bilinmeyen dil' ve 'dağ Türkleri' diye nitelendirilmeleri olmuştur.

Benim bazı çözüm önerilerim olacak :

1) Anayasının değiştirilemez hükümleri değişmeli, yerine evrensel insan hakları normları geçmeli.

2) Anayasa vatandaşlık bağı bir etnisiteye dayandırılmamalı.

3) Halklar arasındaki birleştirici rol oynayan dini inaçların özgürlük alanı genişletilmeli

4) Ana dilde eğitimin önü açılmalı kürt dil bilimcileri yetişmeli

5) Zorunlu güçlerden mağdur edilen vatandaşların uğradığı zarar tazmin edilmeli

6) Etnik kökeni ve inancından dolayı asker ve memur olamayanlara, işine son verilenlere işe alınma önceliği tanınmalı.

7) Hakkari'deki anne ile Kayseri'deki anne için eşit derecede çalışılmalı

8) Eve dönüş için daha çok çalışılmalı

9) Seçim barajı düşürülmeli

10) Ekonomi ve işsizlikle mücadele, istihdama önem verilmeli

 

Bu ateşi söndüren her kimse cennetliktir diyorum.

 

Rasim B. :

Ben korkuyorum. Burada 1968'de yapılmış bir binada bir Atatürk köşesi var. Bina kız meslek lisesi olmuş ikinci Atatürk köşesi yapılmış, sonra öğretmenevi olmuş üçüncü Atatürk köşesi yapılmış. Muğlalı paşanın adı bir kışlaya verilmiş, Dersim bombalanmasını yapan Sabiha Gökçen'in adı bir havaalanına verilmiş. Şimdi bir yeni anayasadan bahsediyoruz.

Ben bu topraklardaki Kürtçe ve Arapça kelimelerin yok olmasını istemiyorum. Ben, ailem Kürtçe konuştuğu için bu dili öğrenebildim, ama maalesef çocuklarım öğrenemiyor.

STK'ların durumu iyi değil. Sistem sivil kimliği de içine alıp öğütmek istiyor. Yan çizmeler çok fazla bu yüzden. TÜSİAD bile yan çizdi, çünkü STKların sivil tarafı güçlü değil. Şimdi giderek onlar da sisteme dahil oluyorlar. Toplumun sivil yanının güçlenmesi gerekiyor. Bu çok önemli.

 

Kenan C.:

Oluşacak anayasa Kürtlerin ve kadınların sorununa çözüm bulmalı. Egemen güçler, açılım, reform, çalıştay, kavramlarıyla bu sorunları çözmek yerine daha da derinleştirdiler. Korkum o. Tekrar aynısı olabilir. Toplumsal savaşı dindirecek, anaların yasını dindirecek bir anayasa istiyoruz. Ama ben sorunları yaratanların mantığı ile oluşacak bir yasanın çözüm getireceğini sanmıyorum.

Ben kürdüm ama dilimi kullanırsam başıma geleceklerin korkusu ile yaşıyorum. Korkmadığım bir Türkiyeyi mümkün kılacak bir anayasa yazılabilecek mi? İhtiyaç duyduğum şey bu.

 

Abdülgani C. :

Ateistim, Türküm, Kürtüm, Aleviyim, Müslümanım, Lazım, Çerkezim….bunların hepsini karşılayan, geleceğimi garanti altına alan bir anayasa istiyorum.

Düşüncemi korkmadan söylemek istiyorum.

Vesayet anayasasından kurtulmak istiyoruz.

Türkiyeyi Ankara'dan yönetmek zorlaştı. Yereli güçlendiren bir anayasa olmalı. Demokratik özerklik seçeneğine sıcak bakan bir anayasa istiyoruz..

 

Sinan B.

Burada, Kürdistanda yaşadığım için beni dışlayan bir yasa değil, bölgeyi ve benim varlığımı kabul eden bir anayasa istiyorum.Bu bölgede bu noktaya gelmemizi sağlayan kanını veren mazlumları rahmetle anıyorum.

İnançlarımız ve değerlerimiz için yaşarız.

Eğer bir Müslüman olarak dünyaya bakış açım İslami ise, Türkiye'de yaşayan insanların %90'ı Müslümansa, ama Allahın kanunları uygulanmıyorsa, o zaman benim, en azından insanın insana eşit davrandığı bir insan kanununu isteme hakkım vardır. Onu istiyorum.

 

Müşerref K:

Benim hayal ettiğim anayasada bireyler de korkmayacak, hayvanlar da. Kimsenin farkı inanç farklı etnik köken farklı felsefeden korkmadığı bir ülke istiyorum.

Temel haklar 'ama', 'ancak' ile o kadar sınırlandı ki, yetti artık, biz artık amasız istisnasız bir anayasa istiyoruz.

Bu ülkede ne insanlar mutlu ne hayvanlar mutlu, ne de sonraki nesle iyi bir çevre bırakabiliyoruz. Sadece insanı değil diğer varlıklara saygıyı da temel alan bir anayasa hayal ediyorum. İnşallah böyle olur.

 

Kadir K:

10 yıl önce bunu hayal edemezdik, şaka değil burada devleti tanımlıyoruz. Bugun zihinlerde yönetim el değiştirdi. Temsili demokrasinin bile ötesine geçtiğimiz doğrudan demokrasiyi tam demokrasiyi yaşıyoruz.

Değiştirilmez madde olmaz diye bir şeye inanmıyorum. Ama mevcut anayasanın değiştirelemez maddelerine karşı çıkıyorum. Bun mukabil, hatalara ve haksızlıklara karşı vatandaşın direnme hakkı değiştirilemez olmalıdır mesela!

Bugün bir arkadaş, gelmek isterim ama soruşturma geçiririm diyerek gelemedi.

Amalar olmasın yeni anayasada.

 

Cumali B:

Baston ustasıyım. 15 yıl önce bunları böyle tartışacağımızı biri söylese kimse inanmazdı. Bunların tartışılması bile bir milattır. İnsanlar birbirini severse toplum barışır.

İnsana insanca yaklaşan bir anayasa istiyorum. Bizim doğu ve güneydoğuda yaşamamız bizim için bir dezavantaj. Ötekileştirilmeye maruz kaldığımız oluyor, ticaret yaparken, ulusal fuarlarda bile. Biz insan değil miyiz peki? Ankara’nın göbeğinde, ustalığımı yaptığım sedef kakmalı bastonlarımı sunduğum bir festivalde bile düpedüz aşağılandım. Bunu yaşadım. Tek suçum Bitlis’li olmaktı.

 

Şenay D:

Ben avukatım. Sorunlarımı ve isteklerimi sıralayacağım.

Özellikle bir andımız meselesi var. Ben bizim çocuklarımızın başkasının varlığına kurban edilmesini istemiyorum. Ben de Türkiye cumhuriyeti vatandaşıyım. Reşit olmayan çocuklardan hayatlarının istendiği metinlerin dayatılmasına karşıyım. Yeni anayasa bu mantığı değiştirebilmeli.

Bu bölgede çocuklar sadece taş attıkları için ceza yediler. Oysa bu çocuklar hakkın sadece taş atılarak talep edileceğini görmüşlerdi. Ben çocukların haklarını rahatça talep ettiği, özel yetkili savcıların hakimlerin egolarının beslenmediği bir anayasa istiyorum.

 

Medeni A:

35 yıllık arıcıyım. Aynı zamanda 12 eylül cuntasının 8. Kolordu komutanlığının yaptığı 1 no'lu tutuklamanın konusuyum. Hiçbir örgüte bağlı olmadığım halde, örgüttenmiş gibi muamele gördüm. Çiftçiyim.

Nasıl bir anayasa olmalıyı konuşuyoruz. Bu bana inanılmaz geliyor. Bu benim anayasam diyebildiğim bir sözleşmenin olması gerektiği kanaatindeyim.

Ama Türkiye'de egemen olanlar kendi anayasalarını bize rağmen yapacaklar bunu da biliyorum. Bu işler böyledir, ikinci dünya savaşı mağluplarının uluslar arası platformalarda söz hakkı var mıdır misal, düşünülmelidir.

Türkiye olarak, biz yenile yenile bugüne geldik. Ve böylesi büyük sözleşmeler, anayasalar yenilenin hakkının korumazlar. Asıl tartışılması gereken bu coğrafyanın kendi egemenliğine sahip çıkması, kendi egemenliğini tesis etmesidir.

Son dönemde kültürel – demokratik özerklik diye bir şeyden bahsediliyor. Bu daha da netleştirilmeli. Teğet geçilmemeli. Hatta belki bölünme daha iyidir. Belki bu herkes için daha iyi olur.

 

Songül Ç.

Öğretmenlik yapamayan bir tarih öğretmeniyim, çünkü gördüğünüz gibi başörtülüyüm. Şimdi bir stkda çalışıyorum. Aslında konuşmayı planlamıyordum.

Anayasa benim gündemime ne zaman girdi? Küçük bir çocuktum, ortaokul çağında. Bitlis valisini ziyaret etmeye gittim ve özel kalem müdürü şok geçirdi, başörtümü görünce. İlin yöneticisinin , devletin babanın atadığı vali babanın yanına giremedim ve küçük bir kıyamet kopardım. Babam kılığıma bu kadar müdahele etseydi, sanırım evi terk ederdim. Ama ülkemi terk etmiyorum.

Üniversite yıllarında CEDAW ile ilgili bir eğitim aldım. İçinde kadının olmadığı bir anayasa, ya da yapının güçlü olacağını düşünmüyorum. Anayasada dil ve din vurgusundan ziyade kadın ve erkek vurguları üzerinde de düşünmeliyiz.

Ankara barosunun yaptığı bir çalışmada “renksiz kokusuz bir anayasa olmalı mı?” diye soruluyordu. Bu sorunun cevabı bende evet anayasa dediğin öyle olmalı şeklinde. Anayasa, insan onuru kavramı üzerine inşa edilmeli.

 

Serbülent Ö. :

Yeni anayasa ihtiyacının öne çıkmasında Kürtlerin önemli bir etkisi var. Kendi etnik kimlikleriyle anayasada yer alma talepleriyle, son dönemde ortaya çıkan herhangi bir etnisiteye vurgu yapılmaması gerektiği önerisi başa baş gidiyor. Bu ikisi arasında bir çelişki yok mu? Anayasada kürt kimliği geçsin mi? Yoksa türk kimliği de mi geçmesin?

Bu arada değiştirimez maddelere kilitlenmek doğru değil. Irkçı olduğunun farkında olmayan halkın bu konuda çok üst düzeyde tepki vereceğini sanıyorum. Bu tartışmayı tıkar.

Değiştirelemez maddelerden ziyade, temel hak ve hürriyetlerin alanını genişleten maddeler yer almalı.
19.09.2024
AV. GÜLHAN BAYRAM SEKMEN
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.