DOĞU VE GÜNYEDOĞU BÖLGE BAROLARI BAŞKANLARI TOPLANTISI SONUÇ BİLDİRGESİ
Tarih: 29.04.2013 | Okunma Sayısı: 1853

DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BAROLARININ

YENİ ANAYASANIN BAZI HÜKÜMLERİNE İLİŞKİN

GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİ.

 

                                                                                28 Nisan 2013/Diyarbakır.

 

 

Yeni, sivil ve demokratik bir anayasa; ertelenemez toplumsal bir ihtiyaç olduğu gibi, öteden beri toplumun neredeyse tüm kesimlerinin bir talebi olarak da tartışıla gelmektedir. Halen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) grubu bulunan siyasi partilerin oluşturduğu Anayasa Uzlaşma Komisyonu da çalışmalarını sürdürmektedir. Yeni anayasa çalışmalarının başlamasından sonra çeşitli tarihlerde bölge barolarımız, gerek anayasa yapım sürecine, gerekse de anayasal hükümlere ilişkin görüş ve önerilerini kamuoyuyla paylaşmıştır. Barolarımız bu görüş ve önerilerini sözlü ve yazılı olarak TBMM’ye de sunmuşlardır.  Ancak yeni anayasa yapım sürecinin geldiği aşama, bazı anayasal düzenlemelere ilişkin yapılan öneri ve yaşanan tartışmalar karşısında, yeni değerlendirmelerimizi ve ortak görüşümüzü kamuoyuyla bir kez daha paylaşmayı gerekli görüyoruz.

 

Bilindiği gibi; Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte, Türkiye toplumunun etnik, inanç, dil ve kültürel çeşitliliği yâdsınmış;  ekonomik, sosyal, kültürel, eğitim ve hatta dini yaşama kadar toplumsal yaşamın tüm alanları tek bir etnik köken, tek bir dil, tek bir kültür ve inanca göre şekillendirilmeye çalışılmıştır. Başta Kürt meselesi olmak üzere, bugüne kadar yaşanan toplumsal sorun ve ihtilaflar, bu anlayış ve politikalardan kaynaklanmıştır. Bu nedenle; dil, kültür, vatandaşlık, din-inanç ve devletin yapısı gibi esaslı konulara ilişkin anayasal düzenlemelere dair görüşlerimizi tam da bu aşamada kamuoyuyla paylaşmayı tarihi sorumluluğumuzun bir gereği olarak kabul ediyoruz.

 

Tarihi ve toplumsal haksızlık ve adaletsizliklerin yarattığı tahribat ve kırılmaları onarmanın, yeni bir başlangıç yapmanın ve toplumun birlikte yoluna devam etmesinin esaslı araçlarından biri de toplumsal bir mutabakatla oluşturulmuş, toplumsal sözleşme niteliği olan anayasalardır. Toplumun bir arada ve barış içinde yaşamasının temel esaslarını belirleyen ve en üst norm olan anayasal belgeler, Türkiye’deki gibi yaşanan askeri darbeler sonrası oluşturulmuş anayasalar bir yana bırakılırsa, tarihsel dönemeçlerde gündeme gelmektedir. Bu açıdan bir yandan çözüm ve barış süreciyle yüz yılı aşkın bir geçmişi olan ve son otuz yıldır silahlı çatışmayla süren Kürt meselesiyle ilgili ihtilafa dair çözüm arayışları, öte yandan bu sürece paralel yeni bir anayasa arayışı toplumumuza tarihi bir fırsat sunmaktadır.

 

I-Yeni toplumsal mutabakatın ve dolayısıyla yeni anayasanın temel felsefe ve ilkeleri genellikle anayasaların “başlangıç” bölümlerinde yer almaktadır. Başlangıç bölümleri bulunmayan anayasalar olmakla birlikte, ülkelerin çoğunun anayasalarında “kısa” veya “uzun” bölümler şeklinde de olsa başlangıç bölümleri yer almaktadır. Özellikle tarihi ve toplumsal haksızlıkların yaşandığı, olağanüstü dönemlerden geçen ve tarihi ihtilafların çözülerek yeni bir toplum sözleşmesi ile yoluna devam eden ülke anayasalarının başlangıç bölümlerinde;  geçmişte yaşanan adaletsizliklere vurgu yapıldığı, bir daha aynı uygulamaların yaşanmayacağına dair toplumsal irade ve kararlılığın ifade edildiği, yeni dönemin temel değer ve ilkeleri daha başta “başlangıç” bölümünde ortaya konulmaktadır. Türkiye gibi, özellikle Kürt toplumunun anayasal metin ve anayasal düzene derin bir güvensizliğinin olduğu, hâk ve özgürlüklere ilişkin köklü anayasal ve hukuki geleneklerin zayıf olduğu bir toplumda anayasa metninde toplumun ve bireyin temel haklarının açıkça güvence altına alınması önem arz etmektedir

 

Türkiye uygulamasında; anayasanın başlangıç bölümü anayasa metninin bir parçası ve hukuki bağlayıcılığı bulunduğu kabul edilmektedir. Nitekim mevcut anayasanın 2 ve 176. Maddeleri “başlangıç” bölümüne referans yaptığı gibi, Anayasa Mahkemesi de birçok kararında “başlangıç” bölümünü kararlarına gerekçe yaparak bağlayıcılığını ortaya koymuştur.

 

Bu nedenle, yeni anayasanın başlangıç bölümü, yaşanan tarihi haksızlıklara vurgu yapan ve her türlü etnik referanstan arındırılmış bir metin şeklinde kaleme alınmalıdır. Bu amaçla; Parlamentoda çoğunluğu bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti)  ile Barış ve Demokrasi Partisinin (BDP)  “başlangıç” bölümüne ilişkin Anayasa Uzlaşma Komisyonuna sundukları metinler birleştirilerek yeniden kaleme alınmalıdır. Barolarımız, yeniden kaleme alınacak metinde; “….Türkiye toplumunun farklı dil, din, inanç ve kültürlere sahip topluluklara yapılan haksızlığın bir daha yaşanmayacağı inanç ve kararlılığını ifade eden biz Türkiye halkı…” şeklinde bir hüküm eklenmelidir.

 

II- Türkiye, farklı dil, din, inanç ve kültürlere sahip bir toplumsal yapıya sahiptir. Son olarak yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye’de etnik kimliğini “Kürt” olarak tanımlayan 15 milyona yakın bir toplum bulunmaktadır. Bu büyüklükte olmazsa bile farklı etnik özelliklere sahip ve farklı diller konuşan başka topluluklar ve vatandaşlarımız da bulunmaktadır. Bu nedenle; Türkiye Cumhuriyetinin resmi dili Türkçe olmakla birlikte, diğer diller de anayasal güvenceye kavuşturulmalı, toplumun ihtiyaçları gözetilerek bu dillerle de kamu hizmetleri alınmalıdır.  Bu amaçla; yeni anayasanın ilk maddelerinde önerilen, “Türkiye Cumhuriyetinin resmi dili Türkçedir.” ibaresinin devamında, “…diğer resmi diller de anayasanın koruması altında olup kanunla düzenlenir.” ibaresi eklenmelidir.

 

III- Devletin “cumhuriyet” olan şekli ile “demokratik” ve “insan haklarına dayanan” niteliği dışında değiştirilemeyecek hükümleri olmamalıdır. Barolarımız, yeni anayasada hiç değiştirilmeyecek madde olmamalı görüşünü paylaşmamakta, ancak bunların ifade etiğimiz üç nitelikle sınırlandırılması gerektiği görüşündedir. Özellikle, “Atatürk ilkeleri” , “laiklik” ve “devletin bölünmez bütünlüğü” gibi bu güne kadar istismar edilerek birçok hak ve özgürlüğün kısıtlanmasına kaynaklık eden kavramlara değiştirilemez hükümler arasında yer verilmemelidir.  

 

IV- Kimi siyasi partilerin Anayasa Uzlaşma Komisyonuna sundukları, egemenliğin isim anılarak tek bir etnik unsura ait olduğu biçimindeki öneri, toplumsal eşitlik, beraberlik ve kardeşlik değerleriyle bağdaşmamaktadır. Egemenliğin yegâne kaynağı halkın iradesi ve hukukun temel ilkeleridir. Barolarımız, bu konuda da her hangi bir etnik vurgu yapmadan anayasada “egemenlik kayıtsız ve şartsız halkındır veya milletindir.” şeklinde bir hüküm bulunmasını önermektedir.

 

V- Öte yandan yeni anayasada yapılacak “vatandaşlık” düzenlemesi de; etnik atıf ve kavramlar içermeyen, nüfusun daha büyük bir bölümünü de oluştursa devletin toplumun bu kesimine ait olduğu anlayışına yol açacak bir düzenleme yapılmamalıdır. Vatandaşlık tanımı Türkiye Cumhuriyetinin bütün vatandaşlarını kapsamalıdır. Tek bir etnik-kültürel kesime atıfla yapılacak bir düzenleme eşitliğe aykırı olduğu gibi toplumsal barışı sağlayamayacaktır.

 

VI-Başta Kürtler olmak üzere, ana dilleri farklı olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ana dilinde eğitim hakkı anayasal hükümlerle güvence altına alınmalıdır. Artık “ana dilde öğretim mi-ana dilinde eğitim mi? ya da ana dilinde eğitim veya seçmeli ders mi ?”  gibi yapay ve gereksiz tartışmalar bir yana bırakılmalıdır. Ana dilleri Türkçe olmayan toplumun farklı kesimlerine yapılan yüz yıllık bir haksızlık anayasal düzenleme dışında bir formülle çözümü düşünülemez ve ana dilinde eğitim gibi temel bir hak anayasal hükümlerin altında bir norma bırakılarak geçiştirilemez. Barolarımız ana dilinde eğitim hakkının kesin ve emredici bir düzenleme şeklinde anayasada yer almasını önermektedir. Yeni anayasada “ana dilinde eğitim temel bir haktır. Devlet vatandaşlarının ihtiyaç ve taleplerini gözeterek ana dilinde eğitim için gerekli gerekli düzenlemeleri yapar.” biçiminde bir hüküm yer almalıdır.

 

VII- Hâlihazırda devletin siyasi ve idari yapılanması, neredeyse dünyada örneği kalmamış ölçüde katı merkeziyetçi bir yapı arz etmektedir. Türkiye toplumunun sosyal gerçeklerine aykırı, ideolojik terciler nedeniyle oluşturulan bu yapı, çağımızın demokrasi anlayışına aykırı olduğu gibi, büyük ve farklı toplumsal-kültürel yapıya sahip Türkiye’nin ihtiyaçlarına karşılık vermemektedir. Devletin yapısının tüm vatandaşların temsiliyet esasına dayanan, bu amaçla ülkenin coğrafik ve bölgesel sosyo-kültürel yapısı da dikkate alınarak, yerel ve bölgesel yönetimlerin güçlendirilerek özerklik esaslarına dayalı âdemi merkeziyetçi bir sisteme geçilmelidir. Böyle bir düzenleme toplumsal bir rahatlamaya ve Kürt meselesinin çözümüne katkı sunacaktır.

 

VIII- Türkiye toplumu etnik, dil ve kültürel açısından çeşitlilik arz ettiği gibi, din ve inançlar bakımından farklı bir dokuya sahiptir. Toplumun bu zengin inanç dokusu gözetilerek, devletin tüm din ve inancalara karşı tam bir tarafsızlık içinde olması, çoğulculuk anlayışıyla, tüm din ve inançları aynı ölçüde koruması toplumsal barış bakımından yaşamsal önem arz etmektedir.

 

Değerli basın mensupları;

Barolarımız; birkaç ay önce başlatılan, 21 Mart Newroz Bayramı etkinliği sırasında Diyarbakır’da kamuoyuna da duyurulan; Kürt meselesinin barışçıl çözümüne ilişkin gelişmeleri büyük bir ilgi ve memnuniyetle izlemektedir. Silahların susmasından sonra, birkaç gün önce açıklanan silahlı güçlerin çatışma alanlarını terk ederek Türkiye sınırlarının dışına çıkacağı kararını, somut ve tarihi bir adım olarak görmekteyiz.  Bu sürecin selametle ve tek bir insanımızın yaşamına mal olmadan tamamlanması için başta devlet yetkilileri ve kamu görevlileri olmak üzere ilgili herkesi iyi niyet ve sorumluluk içinde hareket etmeye davet ediyoruz.

 

Başta siyasal partiler olmak üzere, toplumun tüm kesimlerini, ideolojik ve politik mülahazaları bir yana bırakıp, bu tarihsel sürecin sorumluluğuna uygun olarak sürece katkı sunmaya, Türkiye’nin toplumsal barışına omuz vermeye davet ediyoruz.

 

Kamuoyuna saygıyla sunuyoruz.
 
 
Bitlis Barosu Başkanlığı
Diyarbakır Barosu Başkanlığı
Muş Barosu Başkanlığı
Van Barosu Başkanlığı
Şırnak Barosu Başkanlığı
Mardin Barosu Başkanlığı
Hakkari Barosu Başkanlığı
Siirt Barosu Başkanlığı
Batman Barosu Başkanlığı
Adıyaman Barosu Başkanlığı
Ağrı Barosu Başkanlığı
Bingöl Barosu Başkanlığı
Şanlıurfa Barosu Başkanlığı
Kars Barosu Başkanlığı
 
20.09.2024
AV. GÜLHAN BAYRAM SEKMEN
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.