DÜNYA ÇOCUK HAKLARI GÜNÜ
Tarih: 22.11.2014 | Okunma Sayısı: 1604

-HUKUK GÖZÜNDEN ÇOCUK-

DÜNYA ÇOCUK HAKLARI GÜNÜ

BASINA VE KAMUOYUNA

            Öncelikle on binlerce yıldır yer kürede var olan insanoğlunun nesiller arası süregelen kültürel aktarımı neticesinde mevcut medeniyet seviyesine ulaştığımızı belirtmekle yazıma başlamak istiyorum. Nesiller arası aktarımın doğru kanallara ve doğru şekilde yapılmasıyla ancak evrensel ahlaki değerlere ve amaçlanan evrensel barışa ulaşabiliriz. Bunu yapabilmek ise yine tarihe tanıklık eden biz büyüklere düşmektedir. Birbirine saygısız savaşan yeni nesiller yetiştirmek de bizim elimizde, hayali kurulan ve belki ütopya olarak görülen dünya barışına, tek milleti insan olan ve tek gayesi insani değerleri korumak olan yeni bir dünya ailesi yaratmak da bizim elimizdedir. Çocuklar yalnızca geleceğimize yaptığımız bir yatırım değildir. Geçmişten aldığımız mirasın kültürün ve ahlaki değerlerin geleceğe aktarılmasıdır. Bu mirası çocuklara aktarmak hem atalarımız tarafından bize verilen bir görev hem de kendi geleceğimizi kurmak açısından elzem bir görev olmalıdır. Biz büyükler çocuklarımıza aktardığımız ahlaki değerler, verdiğimiz eğitim, sunmuş olduğumuz özgürlükler kadar gelecekte var olabiliriz.

            Bu yönde atılan adımlar ve imzalanan evrensel beyannamelerin muhakkak ki samimiyeti ve uygulanması eleştirilebilir. Fakat Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinin yayımladığı tarih olan 20 Kasım 1989 bizim açımızdan ve dünya hakları açısından çok önemlidir. Zira birinci dünya savaşı ve ikinci dünya savaşı sonrası oluşan soğuk savaş dönemlerinde küresel alanda kutuplaşma ve bloklaşmalar yaşanırken insanlığın ortak mirası olan çocuklar için devletlerin bir araya gelip çocukların haklarının korunması açısından bir bildiri yayınlaması ve birçok devlet bu bildiriri imzalıyor olması çok önemlidir. Bunu önemsememizin sebebi şu anda Ortadoğu coğrafyasında oluk oluk akan kan ve vahşetin çocuklara ne denli yansıdığını gördüğümüzde gerçek manada uygulanabilirlik açısından evrensel bir sözleşmenin varoluşunun önemini anlamaktayız. Fakat böylesine önemli ve tüm insanoğlunun ortak değeri olan çocuklar için yapılan çalışma için geç kalındığı da söylenebilir. Söz konusu sözleşme maddelerinin birçoğu taraf ülkeler tarafından ya fiilen uygulanmıyor ya da çekinceler koyulmuştur. Buna rağmen yine de bu yönde ortak bir iradenin olması önemlidir ve desteklenmelidir. Çocukların eğitimi, ahlakı ve haklarının korunmasının ne kadar önemli olduğu zaten birçok yerde anlatılmakta ve ne denli önemli olduğu vurgulanmaktadır. Kanaatimce bir hukukçu olarak ülkemizde çocuk haklarına yaklaşımın nasıl olduğu yasalar çerçevesinde irdelenmelidir.

            İlimizde yüzlerce çocuğun suçların şüphelisi, sanığı ya da mağduru olduğu bilinen bir durumdur. Söz konusu çocukların topluma verdiği maddi ve manevi zararın boyutu çok büyüktür. Zira bu çocuk ve ailelerinin zihinlerinde onarılmaz yaralar oluşmakta, çocuk suça bulaşmış yaftası ile karşılaşmakta, suçun mağdurları açısından ise yine büyük zararlar oluşmaktadır.  Zihinlerin sadece maddi boyut ile ilgilendiği bir dönemde belirtmek gerekir ki, suça itilen çocukların sadece yargısal masrafları 2.000.000.000,00 TL civarındadır. Bu dahi acilen çocukların suça itilmesinin önlenmesi hususunda acilen çalışma yapılmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu hususta öncelikle suça bulaşmanın önüne geçilecek çalışmalar yapılmalıdır. Bu çalışma belki de bu sorun yönü ile kesin bir sonuç ortaya koymabilir ancak suça bulaşma oranında ciddi bir azalımın olduğu çalışma sonucunda ortaya çıkacaktır. Ayrıca suça itilen çocukların ve ailelerin rehabilitesi de çalışmanın en önemli sacayağını oluşturacaktır. Zira ancak bu şekilde gelecek nesillere sağlıklı çocuklar aktarılabilir. Bu çalışmada suça itilen çocukların ailelerinin de göz ardı edilmemesi büyük önem arz eden bir diğer husustur. Zira ailelerin rehabilitesi olmadan çocuğun rehabilitesi de mümkün değildir.

Ülkemiz, Evrensel Çocuk Hakları Beyannamesini 1990 yılında imzalamış fakat 2 Ekim 1995 yılında uygulamaya başlamıştır. Fakat söz konusu bildiriyi imzalarken bazı maddelerine çekince koymuştur. Türkiye’nin BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde çekince koyduğu maddeler şunlardır;

Madde 17 Taraf Devletler, kitle iletişim araçlarının önemini kabul ederek çocuğun; özellikle toplumsal, ruhsal ve ahlâki esenliği ile bedensel ve zihinsel sağlığını geliştirmeye yönelik çeşitli ulusal ve uluslararası kaynaklardan bilgi ve belge edinmesini sağlarlar. Bu amaçla Taraf Devletler:

a. Kitle iletişim araçlarını çocuk bakımından toplumsal ve kültürel yararı olan ve 29 uncu maddenin ruhuna uygun bilgi ve belgeyi yaymak için teşvik ederler;

b. Çeşitli kültürel, ulusal ve uluslararası kaynaklardan gelen bu türde bilgi ve belgelerin üretimi, değişimi ve yayımı amacıyla uluslararası işbirliğini teşvik ederler;

c. Çocuk kitaplarının üretimini ve yayılmasını teşvik ederler;

d. Kitle iletişim araçlarını azınlık grubu veya bir yerli ahaliye mensup çocukların dil gereksinimlerine özel önem göstermeleri konusunda teşvik ederler;

e. 13 ve 18’inci maddelerde yeralan kurallar gözönünde tutularak çocuğun esenliğine zarar verebilecek bilgi ve belgelere karşı korunması için uygun yönlendirici ilkeler geliştirilmesini teşvik ederler.

Madde 29 1. Taraf Devletler çocuk eğitiminin aşağıdaki amaçlara yönelik olmasını kabul ederler:

a. Çocuğun kişiliğinin, yeteneklerinin, zihinsel ve bedensel yeteneklerinin mümkün olduğunca geliştirilmesi;

b. İnsan haklarına ve temel özgürlüklere, Birleşmiş Milletler Andlaşmasında benimsenen ilkelere saygısının geliştirilmesi;

c. Çocuğun ana–babasına, kültürel kimliğine, dil ve değerlerine, çocuğun yaşadığı veya geldiği menşe ülkenin ulusal değerlerine ve kendisininkinden farklı uygarlıklara saygısının geliştirilmesi;

d. Çocuğun, anlayışı, barış, hoşgörü, cinsler arası eşitlik ve ister etnik, ister ulusal, ister dini gruplardan, isterse yerli halktan olsun, tüm insanlar arasında dostluk ruhuyla, özgür bir toplumda, yaşantıyı, sorumlulukla üstlenecek şekilde hazırlanması;

e. Doğal çevreye saygısının geliştirilmesi.

2. Bu maddenin veya 28’inci maddenin hiçbir hükmü gerçek ve tüzel kişilerin öğretim kurumları kurmak ve yönetmek özgürlüğüne, bu maddenin 1 inci fıkrasında belirtilen ilkelere saygı gösterilmesi ve bu kurumlarda yapılan eğitimin Devlet tarafından konulmuş olan asgari kurallara uygun olması koşuluyla, aykırı sayılacak biçimde yorumlanmayacaktır.

Madde 30 Soya, dine ya da dile dayalı azınlıkların ya da yerli halkların varolduğu Devletlerde, böyle bir azınlığa mensup olan ya da yerli halktan olan çocuk, ait olduğu azınlık topluluğunun diğer üyeleri ile birlikte kendi kültüründen yararlanma, kendi dinine inanma ve uygulama ve kendi dilini kullanma hakkından yoksun bırakılamaz.

            Yukarda çekinge konulan maddeler incelendiğinde aslında ülkemizde şu anda yürütülmekte olan milli birlik ve kardeşlik projesinin ruhuna çok da uygun olmayan tutum izlendiği anlaşılmaktadır. Zira çekinge konulan maddelerde temel etkenin farklı etnik grupta olan kişilerin kendi ana dillerinde eğitim alabilme koşulunun kısıtlandığı görülmektedir. Bu durum yalnızca Evrensel Çocuk Haklarına değil aynı zamanda Evrensel İnsan Haklarına aykırı bir durum oluşturmaktadır. Zira her çocuk doğuştan temel haklara sahip olur ve doğduğu ülkenin vatandaşı olur. Devlet her vatandaşına ırk, dil din, renk, cinsiyet ve mezhep farkı gözetmeksizin eşit mesafede yaklaşmalı ve aynı olanakları sunmalıdır. Kendini sosyal ve hukuk devleti olarak tanımlayan devletin eğitimin hangi dilde verileceğini konusunda tasarruf yetkisinin olmaması gerekir.

            Tüm bunlarla birlikte çocuk yaşta işçilik, çocuğun istismarı, şiddet mağduru çocuklar ve savaşan çocuklar söz konusu sorunun bir başka çok önemli boyutlarını oluşturmaktadır. Bu başlıkların her biri hakkında çok detaylı çalışma yapılmalı, bu meselenin çözülmesi için herkes elini taşın altına koymalıdır.

            Ülkemizde statükocu ve tek tipleştirici anlayış kırılmaya başlamıştır fakat temel ve doğal haklardan olan çocukların ana dilde eğitim hakkında biran önce köklü reformlar yapılması gerekmektedir. Taraf devlet, farklılıklara eşit mesafede durarak bu farklılığı zenginlik olarak algılayıp bu yönde katılımcı olmalı,  azınlık grupları destekleyip korumalıdır. Zira sadece özel eğitim kurumlarda alınan ana dilde eğitim ya da seçmeli olarak verilen dersler bu ihtiyaca cevap vermediği gibi imzalanan evrensel çocuk hakları beyannamesine de aykırılık oluşturmaktadır. Temel hak olan böylesine önemli bir konuda devlet, kendi kurumlarında parasız ana dilde eğitim imkânı sunmalıdır. Devletler kendi farklılıklarını zenginlik olarak algıladığı zaman iç barışını ve huzurunu sağlayabilmektedir. Evrensel hoşgörü ve barışın kendi iç özgürlüğümüz olmadan olamayacağını unutmamalıyız. Ayrıca mağdur ya da şüpheli olarak suça bulaşmış çocukların rehabilitesi, suça bulaşmasının önlenmesi en büyük dileğimizdir. BU YÜZDEN ÖZGÜR NESİLLERLE EVRENSEL BARIŞA KOŞAN ÇOCUKLAR İÇİN YAŞASIN DÜNYA ÇOCUKLAR GÜNÜ…                                                                                                                                                                   Av. Neşe YÜKSEL TARHAN                                   Av. Deniz ÖZAYDINLI

                                                                 Bitlis Barosu

           İnsan Hakları Kom. Başkanı                                   Çocuk Hakları Kom. Başkanı

20.09.2024
AV. GÜLHAN BAYRAM SEKMEN
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.