BİTLİS
MÜŞTEKİLER : Rahmetullah EYBEK
Hakim ARMAN
VEKİLLERİ : Av. Enis GÜL – Remcan İş Merkezi, Merkez/BİTLİS
Av. Mimar ÖNAL – Güntaş İş Merkezi, Tatvan/BİTLİS
Av. Kadir KÖSTEKÇİ - Remcan İş Merkezi, Merkez/BİTLİS
ŞİKÂYET OLUNANLAR :Failler bilinmemekte
SUÇ : İnsanlığa Karşı Suç Kapsamında Kasten Öldürmek,
ŞİKAYET KONUSU :Bitlis İli Merkez Yaygın köyünde 24.06.1994 tarihinde Emrullah EYBEK ile İsmet ARMAN’ ın öldürülmesi olayında faillerin bulunarak cezalandırılması istemidir.
AÇIKLAMALAR :Bitlis ili Merkez Yaygın köyünde 24.06.1994 tarihinde operasyona çıkan askeri birliklerce havan topu atmak suretiyle öldürülen Emrullah EYBEK ile İsmet ARMAN’ın faillerinin bulunarak cezalandırılması için iş bu başvuruyu yapmaktayız.
İşlenen bu cinayet olayının ne şekilde gerçekleştiğini öncelikle izah etmek gerekmektedir.
Olay tarihinden bir gün kadar önce 23.06.1994 tarihinde gece saatlerinde Bitlis ili Merkez Yaygın Köyüne 5 km kadar mesafeden gece boyunca yoğun silah sesleri gelmiştir. Köy halkı tarafından bu durum civarda çatışma çıktığı şeklinde yorumlanmıştır. Aynı gece sabaha karşı köyün çobanları silah ile yaralanmış şekilde köye ulaşmışlardır. Gece çıkan çatışma esnasında köyün çobanlarının vurulduğu ve yaralanarak köye döndükleri anlaşılmıştır.
24.06.1994 sabahında erken saatlerde kalabalık bir grup asker araç ve teçhizatları ile köye girmişlerdir. Bu askerler öncelikle köyde arama yapmak istemişler ancak köye yaralı gelen kişilerin köyün çobanları olduğu anlaşılınca arama yapmaktan vazgeçmişler ve çobanları istemişlerdir. Daha sonra askerlerin başında olan kumandanlarının bu kişilerin köyün gerçekten çobanları olduğuna ikna olması ile beraber bu kişilerin hastaneye sevkine izin verilmiştir.
Operasyonu yürüten komutanın yanına giden köy muhtarı Takyettin KIRMIZI Komutandan gece çevreye dağılan hayvan sürüsünün toplanması için izin istemiştir. Komutan köyün sadece çocukları ve kadınları gidebilir diyerek kısmi bir izin vermiştir. Bunun üzerine maktuller askerlerin yanıbaşından geçerek köyün karşı cephesinde bulunan tepeye doğru yol almışlardır.
Maktuller hiçbir şekilde gözden kaybolmaksızın yaklaşık 300 m kadar yola aldıktan sonra bulundukları noktaya köy içinde bulunan askerler tarafından havan topu ile ateş açılmış ve maktuller bulundukları yerde hayatlarını kaybetmişlerdir.
Olayın bu şekilde meydana geldiğinde dair olay esnasında köyde bulunan tüm köylüler şahittirler. Zira olay tüm köylülerin gözü önünde vuku bulmuştur. Özelikle Sait YILMAZ, Hamit TİRYAKİ, Kıyasettin CENGİZ, Abdulhalim GALİTEKİN, Takyettin KIRMIZI’nın tanık sıfatı ile ve ayrıca müştekilerin de dinlenmelerini istiyoruz.
Olayın ardından tüm gün köylüleri silah zoruyla köyde zapt eden askeri birlik ancak öğleden sonra köylülerin gidip cenazelerini getirmesine izin vermiştir. Getirilen cenazeleri de köylülerden alarak köyün evlerinden birinin damına koyarak kızgın güneş altında bekletmişlerdir.
Olay gerçekte bu şekilde meydana geldiği halde jandarma tutanaklarına farklı bir şekilde işlenmiştir. Şöyle ki olay günü tutulan ve ekte de bir örneğini sunduğumuz tutanakta ; “24.06.1994 günü saat 07:00 civarında bölge…. (okunmayan kısım) ….. Aşağı Karaboy, Yukarı Karaboy, Kömüryakanyaygın köylerini kapsayan Pkk Terör örgütü mensuplarının yakalanması için yürütülmekte olan operasyonda Kömüryakan köyü aranmakta iken Yaygın Köyü civarında Patlama sesi geldiği, bunun üzerine köye gidilerek köy muhtarı ve halka sorulduğunda patlamanın geldiği yönde ….. tepe sırtlarının olduğu, orada yaygın köyünün koyunlarının ve çobanlarının olduğu öğrenilerek köy ihtiyar heyeti ile birlikte olay yerine gidildi. Olay yerine gidildiğinde Bitlis Merkez Yaygın köyü nüfusuna kayıtlı Süleyman oğlu 23 yaşlarında Cesim Kırmızı ve Bitlis ili Mutki ilçesi Çatalsöğüt nüfusuna kayıtlı Salih oğlu 1966 doğumlu Mehmet EŞİÇOK un yaralı oldukları, diğer Bitlis Merkez Yaygın köyü nüfusuna kayıtlı Sevdin oğlu 1984 doğumlu Emrullah EYBEK’İN ve Bitlis ili Tatvan ilçesi Yumurtatepe köyü nüfusuna kayıtlı Hekim oğlu 1980 doğumlu İsmet ARMAN’ın kafaları ve ayakları parçalanmış ve ölü olduğu görüldü. Olay yerinde yapılan incelemede cesetlerin iki metre ilerisinde patlama etkisi ile meydana gelmiş çukur görüldüğü yapılan araştırma ve soruşturma sonucunda bölgede bulunan PKK terör örgütü mensuplarının işbirlikçileri oldukları, bölgedeki operasyon Birliklerinin geçiş güzergahına döşemeleri için PKK terör örgütünden talimat aldıkları, döşer iken patladığı bölgede yapılan araştırmadan ise başkaca bir emareye rastlanmadığı tespit ile iş bu olay yeri tespit tutanağı tarafımızca tanzim ile hazır da bulunanlarla birlikte imza altına alınmıştır.24.06.1994”denilmiştir. Bu tutanak Jan. Ast Çvş Merkez jan. Karakol K. Yard. Yılmaz……, Jandarma Onbaşı Hamit Yıldırım, Jandarma Onbaşı Tuncay YILDIZ; Köy Muhtarı Takyettin KIRMIZI, Hazır Bulunan İbrahim CENGİZ, Hazır Bulunan Sait YILMAZ ve Hazır bulunan Kerem KESE tarafından imzalanmıştır.
Düzenlenen bu tutanak tamamen gerçeğe aykırı olup, yargı mercilerini yanıltmaya yöneliktir. Tutanakta “Kömüryakan Köyü aranmakta iken Yaygın Köyü civarında patlama meydana geldiği” ifade edilmiştir. Oysa ki operasyon birliği köye geldikten sonra olay meydana gelmiştir.
“Köy ihtiyar heyeti ile birlikte olay yerine gidildiği” ifade edilmiş ise de olay yerine köy ihtiyar heyeti ile birlikte gidilmemiştir. Köy ihtiyar heyetinin olay yerine gitmesine izin dahi verilmemiştir.
Tutanakta olay yerine gidildiğinde Mehmet EŞİÇOK ile Cesim KIRMIZI’nın yaralı oldukları Emrullah EYBEK ile İsmet ARMAN’ın “ölü” oldukları ifade edilmiş ise de bu durum da tamamen gerçeğe ayıkırıdır. Zira Mehmet EŞİÇOK ile Cesim KIRMIZI olaydan saatler önce kurşunlanarak yaralanmışlar ve operasyon birliklerinin köye gelmesi ile birlikte hastaneye sevk edilmişlerdir. Bu kişiler köyden ayrıldıktan sonra maktuller Emrullah EYBEK ile İsmet ARMAN köy içinde operasyon birliklerince ateşlenen havan topu ile öldürülmüşlerdir.
Tutanakta adı geçen yaralılar ile maktullerin “ Bölgede bulunan PKK Terör örgütünün işbirlikçileri oldukları, bölgedeki operasyon birliklerinin geçiş güzergahına mayın döşemeleri için PKK terör örgütünden talimat aldıkları, döşer iken patladığı” ifadesi de tamamen gerçeğe aykırıdır. Maktuller operasyonu yöneten komutanın izni ile operasyonu yürüten askerlerin ve köyde bulunan köy halkının gözleri önünde köyden yürüyerek patlamanın olduğu tepeye doğru çıkmışlardır. Takriben 300 metre ilerlediklerinde operasyon birliğinin havan atışı ile hayatlarını kaybetmişlerdir. Yanı sıra maktullerden Emrullah EYBEK olay tarihinde 8 yaşında İsmet ARMAN ise 14 yaşındadır. Bu hali bu kişilerin örgüt mensuplarının işbirlikçileri olarak değerlendirmeleri tutanağı tutanların kötü niyetini de açıkça ortaya koymaktadır.
Ekte sunulan 24.06.1994 tarihli ölü muayene ve otopsi zaptına göre “24.06.1994 günü Bitlis jandarma Merkez Komutanlığının ihbarı ile Bitlis Merkez yaygın köyünde iki şahsın mayına çarpmak sureti ile ölmüş olduğu bildirilmekle olaya yerine jandarmadan temin edilen araçlarla yola çıkılacağı sırada telsiz görüşmesi sonucu bölgenin yapısı Terör ve can güvenliği açısından cesetlerin Bitlis Devlet hastanesine getirileceği için yola çıkarıldığı haberi verilmesi üzerine olay mahalline gidilmekten vazgeçilip devlet hastanesi morguna kaldırılan cesetlerin yanına adliyeden hareketle nöbetçi C. Savcısı Beytullah METİN, Zabıt Katibi Kadriye SAYDAM ve daktilo taşıyıcısı Adil DEMİR olduğu halde Bitlis Devlet hastanesi morguna gelindi. Devlet hasta hanesi morgunda Dr. Murat ÖNCEL ve otopsi Yardımcısı Davut Kaya olduğu görülmekle cesetlerin üzerinde gerekli muayene ve otopsi işlemlerinin Bitlis ilinde adli tabib olmadığı için Hükümet tabibi ile birlikte yapılması yoluna tevessül edildi.” Denmektedir.
Yukarıda geçen beyandan ve dinlenecek tanık beyanlarından anlaşılan husus olay tarihinde olay yerine kimsenin gitmesine izin verilmediğidir. Olay tarihinde Nöbetçi C. Savcısı olan Beytullah METİN’in dahi olay yerine gitmesine izin verilmemiştir. Açıkça delillerin karartılması amacı güdülmüştür.
Ölü muayene ve otopsi zaptında her iki maktulün de muhtemel mayın patlaması sonucu hayatını kaybettiği değerlendirilmiştir. İş bu tutanak isimi geçenler tarafından tanzim edilerek imza altına alınmıştır. Bu tutanak ile operasyonu yürüten askerlerce gerçekleştirilen cinayet olayı “ Mayın patlaması” şeklinde değerlendirilerek deliller karartılmaya, gerçek failler saklanmaya çalışılmıştır.
Meydana gelen bu olay nedeniyle Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığınca 1994/554 Hazırlık numarası ile yürütülen soruşturmada görevsizlik kararı verilerek soruşturma dosyası Diyarbakır DGM Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir. Görevsizlik kararını ekte sunmaktayız.
İnsanlığa Karşı Suç Kavramının T.C.K. 77. Madde İle Karşılaştırması;
“Uluslararası suçlar” kavramı ile uluslararası hukuka aykırı olan ve uluslararası sözleşmelerle kovuşturulması kabul edilen suçlar anlaşılmaktadır. Ancak uluslararası suçlar da kendi içinde iki kategoriye ayrılmaktadır. Birinci kategoriyi “uluslararası hukuk suçları”, ikinci kategoriyi ise “diğer uluslararası suçlar” oluşturmaktadır. “Uluslararası hukuk suçları” ya da “uluslararası hukuka karşı suçlar” kavramı ile doğrudan uluslararası hukuka göre cezai sorumluluğu gerektiren fiiller kastedilmektedir. Literatürde uluslararası hukuk suçları olarak soykırım suçu, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve saldırı savaşı (saldırganlık) suçu olarak dört grup suç kabul edilmektedir. Çekirdek suçlar olarak da adlandırılan bu suçlar, uluslararası toplumun tamamını ilgilendiren en ağır suçlardır.
Uluslararası hukuk suçlarında fail aynı zamanda uluslararası ceza hukukunun da bir normunu ihlal ettiği ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin de cezalandırma yetkisi bulunduğu için TCK 76. ve 77. maddelerin açıklanması ve Türk mahkemelerince uygulanmasında uluslararası hukuk normları da dikkate alınmalıdır. Bu nedenle Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Statüsü bu konuda başvurulacak ilk kaynaktır.Somut dosyamızda T.C.K. kapsamında insanlığa karşı suç söz konusu olduğundan bu suçun tarihsel gelişimi öncelikle irdelenecektir.
İnsanlığa karşı suçlar kavramı, sınırları henüz tam olarak çizilmemiş, gelişmekte olan bir kavramdır. İlk olarak 1907 La Haye Sözleşmelerinde geçen bu kavram, I. Dünya Savaşı sonrasında savaş suçlan çerçevesinde ele alınmış ve II. Dünya Savaşı sonrası kabul edilen Nuremberg Statüsü ile uluslararası hukukta ilk defa bağımsız bir suç türü olarak yer almış ve bireylere karşı ileri sürülmüştür.
İnsanlığa karşı suçlar birçok uluslararası metinde farklı tanımlanmakla birlikte, bu tanımlamaların ortak yönü; insanlığa karşı suç oluşturan eylemlerin, ister kendi ulusundan isterse farklı uluslardan olan insanlara karşı barış veya savaş zamanında işlenen özel eylem türleri olması ve insanların ulus, etnik grup, dini inanç ve ırki nedenlerden ötürü yargılanmalarıdır.
Öğretide insanlığa karşı suçların, "ihlal oluşturma", "ayrımcı amaçlara dayanma" ve "yaygın olma" nitelikleri, bunları adli suçlardan ayıran özellikler olarak değerlendirilmektedir.
İnsanlığa karşı suçların unsurları ve suç oluşturan fiillerin neler olduğunu uluslararası hukukta geçerli anlayışı yansıtacak şekilde düzenleyen UCM Statüsü md. 7’deki düzenleme TCK’da dikkate alınmamıştır. Bu konuda madde gerekçesinde de bir açıklamaya yer verilmemiştir. Dosyamız açısından önem arz eden T.C.K’nın ilgili madde hükmü şu şekildedir;
“MADDE 77.(1)Aşağıdaki fiillerin, siyasal, felsefî, ırkî veya dinî saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plân doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi, insanlığa karşı suç oluşturur:
a) Kasten öldürme.
b) Kasten yaralama.
d) Kişi hürriyetinden yoksun kılma.
(2)Birinci fıkranın(a)bendindeki fiilin işlenmesi halinde, fail hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına; diğer bentlerde tanımlanan fiillerin işlenmesi halinde ise, sekiz yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Ancak, birinci fıkranın (a) ve (b) bentleri kapsamında işlenen kasten öldürme ve kasten yaralama suçları açısından, belirlenen mağdur sayısınca gerçek içtima hükümleri uygulanır.
(3)Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.
(4)Bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez.”
GEREKÇE MADDE;77.Maddede, bir planın uygulanması suretiyle ve siyasal, felsefî, ırkî veya dinsel saiklerle nüfusun sivil bir grubuna karşı, sürgün etme, esir hâline getirme, kitle hâlinde ve sistematik olarak kişileri öldürme, insanların kaçırıldıktan sonra yok edilmeleri, işkence veya insanlık dışı işlemlere veya biyolojik deneylere tâbi kılma, zorla hamile bırakma, zorla fuhşa sevk etme fiillerinin işlenmesi insanlığa karşı suç sayılmıştır. Bu madde, Nürnberg Mahkemesi Statüsünün 6 (c) maddesinden esinlenerek kaleme alınmıştır. Nitekim yeni Fransız Ceza Kanunu da 212-1 inci maddesi yönünden aynı surette hüküm getirmiştir. Dikkat edilmelidir ki, bu maddedeki hareketler bir grubun, grup olarak imha edilmesi amacıyla işlenecek olursa soykırım suçuna dönüşür.
Suçun Maddi ve Manevi Unsurları Yönünden Değerlendirme
a-Maddi Unsur
aa-Bir Plan Doğrultusunda Sistemli Olarak İşlemek
TCK md. 77/1’e göre, insanlığa karşı suç oluşturan fiiller “bir plan doğrultusunda sistemli olarak” işlenmiş olmalıdır.
UCM Statüsü md. 7/1’de ise, insanlığa karşı suçları, “herhangi bir sivil halka karşı yapılan yaygın veya sistematik bir saldırının parçasını oluşturan ve saldırının varlığı bilinerek işlenen” ve bu maddede sayılan fiiller oluşturmaktadır. Özellikle suç kurbanlarının çokluğu, saldırının yaygın olduğunu gösterir. Saldırının sistematik olması ise, her bir fiilin daha önceden mevcut bir plan veya politika takip ederek işlenmesini ifade etmektedir. Yaygın köyünde yaşanan ise tüm köylülerin arama yapılması bahanesi ile bir araya getirilmesi ve hepsinin gözleri önünde 8 ve 14 yaşlarında iki çocuğun katledilmesi, cenazelerin saatler sonra alınarak köye getirilmesi ve adeta teşhir edilmesi yapılan eylemin orada yaşayan tüm halka yönelik olduğu konusunda bir kuşku bırakmamaktadır. Maktüllerin öldürülmesinden sonra da savcılığın güvenlik gerekçesi ile köye gelişine izin verilmemesi, delillerin karartılması, tanıkların korkutulması bu olayın bir plan dahilinde sistemli olarak gerçekleştirildiğini de göstermektedir.Saldırının “sistemli” olması kapsamına, bir plan doğrultusunda fiilin işlenmesi de dahildir. Bu açıdan TCK md. 77/1’deki “bir plan doğrultusunda” suçun işlenmiş olması, işlenen fiillerin “sistemli” olmasını açıklayıcı niteliktedir.
bb-Saldırının Toplumun Bir Kesimine Yönelik Olması
TCK md. 77/1’e göre insanlığa karşı suç oluşturan fiiller “toplumun bir kesimine karşı” işlenmiş olmalıdır. UCM Statüsünde ise, insanlığa karşı suçların “sivil halka yönelik bir saldırının parçası” olmalıdır. Bunun anlamı, suçun doğrudan bireyleri hedef almamış olması, sivil halka karşı işlenmesidir. Ancak, bir devletin veya bir bölgenin bütün halkının saldırının hedefi olması gerekmez. TCK md. 77/1’deki “toplumun bir kesimine karşı” kavramı, UCM Statüsü md. 7/1 ile birlikte yorumlayarak, sivil halkı tanımlamak için kullanıldığını kabul etmek gerekir.
cc-İnsanlığa Karşı Suç Oluşturan Fiillerden Birisinin İşlenmesi
Hangi fiillerin insanlığa karşı suç oluşturacağı TCK md. 77/1’de sekiz bent halinde sayılmıştır. Burada sayılan fiiller, toplumun bir kesimine yönelik olarak işlenmekte olan fiillerin parçasını oluşturmalıdır. Sayılan bu bireysel fiilleri insanlığa karşı suç haline getiren, bu fiillerin planlı ve sistemli bir şekilde işlenmekte olan fiillerin bir kısmını oluşturması ve failin de kendi fiilini işlerken bunun bilincinde olmasıdır.
b- Manevi Unsur
TCK md. 77’ye göre, insanlığa karşı suç sayılan fiiller fail tarafından “siyasi, felsefi, ırki veya dini saiklerle” işlenmelidir. Buna göre failde, özel kastın varlığı gereklidir. UCM Statüsünde ve Eski Yugoslavya İçin Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsünde insanlığa karşı suçların tanımlarında failde özel kastın varlığı gerekli değildir. Eski Yugoslavya İçin Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsünde sadece insanlığa karşı suç oluşturan fiiller arasında yer alan “siyasi, ırki ve dini nedenlerle kovuşturma (zulüm) yapma” fiili açısından failin özel kast ile hareket etmesi gerekmektedir. Buna karşın Uluslararası Ruanda Ceza Mahkemesi Statüsünün 3. maddesinde, insanlığa karşı suçların, sivil halka karşı, “ulusal, politik, etnik, ırksal veya dini saiklerle işlenen yaygın veya sistematik herhangi bir saldırının parçasını oluşturması” aranmaktadır. Bu açıdan failde ayrımcılık gözeten bir özel kastın varlığı aranmaktadır.
TCK md. 77’deki düzenleme Ruanda Statüsüne benzemekle birlikte, failin saiki açısından farklılıklar vardır. Çünkü md. 77/1’de failin “siyasi, felsefi, ırki veya dini saiklerle” insanlığa karşı suç oluşturan fiillerin işlenmesi gerekmektedir. Bu açıdan failde, maddede sayılan fiillerin “toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenen” fiillerin bir parçasını oluşturduğunun bilinmesi yeterli değildir. Failde ayrıca siyasi, felsefi, ırki veya dini nedenlere dayanan bir ayrımcılık kastının da bulunması aranacaktır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle Bitlis ili Merkez Yaygın köyünde gerçekleşen cinayetler insanlığa karşı bir suç olup TCK’nın 77. maddesinde özel olarak düzenlenmiştir.Olaya tanık olan mağdur ve müştekilerin beyanları alındığında sistematik ve yaygın bir saldırının gerçekleştiği açıkça görülecektir.Doktrinde “Yaygın" terimin "çok sayıdaki mağdura karşı doğrudan ve ağır bir şekilde kolektif olarak yapılan geniş çaplı, sık sık tekrarlanan ve geniş kapsamlı eylem" olarak tanımlanmakta,"sistematik" teriminin ise,bir plan ve program izlenerek uygulanan eylem olarak tanımlanabileceği ifade edilmektedir. Dolaysıyla İnsanlığa karşı suçlar,aynı zamanda insanlık vicdanını rencide eden suçlardır.Çünkü, bunlar tekil ve bireylerin rastlantı eseri olan eylemleri değil, tersine, sivillere yönelik bilinçli saldırılardır.
Zamanaşımı Hususunun Değerlendirilmesi;
Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Yasası'nın 102. maddesinde, yasalarda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiştir. Bu kapsamda anılan olayın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası gerektiği düşünülerek bu suç bakımından 20 yıllık sürenin 24 Haziran 2014 tarihinde dolacağı düşünülebilir. Ancak 2005 yılında yapılan düzenleme, A.İ.H.M’inKononov-Letonya (Başvuru No:36376/04)Kararı birlikte değerlendirildiğinde bu suç bakımından zamanaşımı işlemeyeceği açıktır. Bu nedenle sayın başsavcılığınıza başvurma zarureti hasıl olmuştur.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenler ile;
1. Bitlis ili Merkez Yaygın köyünde keşif yapılarak olay yerinin incelenmesi,
2. Olay tarihinde köyde bulunan tüm köylülerin tanık olarak beyanlarına başvurulması için Jandarma Komutanlığınca araştırma yapılmasını, bulunacak kişilerin tanık olarak dinlenmelerini, özelikle Sait YILMAZ, Hamit TİRYAKİ, Kıyasettin CENGİZ, Abdulhalim GALİTEKİN, Takyettin KIRMIZI’nın, ayrıca müştekilerin de dinlenmelerini
3. Olay tarihinde köyde operasyon yürüten askeri birlikte yer alan tüm askerlerin kimlik bilgilerinin Genelkurmay Başkanlığından istenmesi ve bu kişilerin olay hakkında bilgilerinin alınması,
4. Maktullerin faillerinin bulunarak cezalandırılması için kamu davası açılmasını arz ve talep ederiz. 28.10.2013
Ekler : 1. Vekâletname
2. Olay yeri tutanağı
3. Otopsi Tutanağı
4. Görevsizlik kararı
Müşteki Vekilleri
Av. Enis Gül, Av. Mimar Önal, Av. Kadir Köstekçi